ŞİFA
Bugünden düne bakmak ve dünü yaşamak sarstı seni. Belki de ilk defa kendini hiç olmadığı kadar çıplak görüyorsun. Bakmakla görmek arasındaki farkı yaşıyorsun. Bu fotoğraf karesinde neydi seni bu kadar sarsan? On yaşında ya varsın ya yoksun. İki elini önde birleştirmiş, göbeğin ile ellerin arasında koca bir halka oluşturmuşsun. Bu halkadan içeriye çiçekler mi konulsun isterdin? Sevgi sunumları mı? Ya da sen bu halkayı oluşturmakla dış dünyayla aranda bir mesafe kurarak kendini korumayı mı umuyordun?
Fotoğrafa farklı bir açıdan bakarken ardından gelen koyun sürüsünü fark ediyorsun. Koyun sürüsü senin en yakın arkadaşların. Bu arkadaşlarla kurduğun yakın ilişkinin sonuçları boğazında düğümleniyor. Bitmeyen öksürük nöbetlerin başlıyor. Boğazını söküp atasın var. Seni doktora götürüyorlar ama doktorlar bir şey anlamayınca eve geri dönüyorsunuz. Başka çare yok! Her şeye şifa bulan kadının kapısını çalıyorsunuz. Kadının evi bir dağın tepesinde, yürüdüğün en dik yokuş bu. Eve yaklaştıkça bir huzur buluyorsun. Kadın seni bahçesinde karşılıyor ve tepeden tırnağa süzerek içindeki hastalığın kaynağına ulaşıyor. Artık o saatten sonra başka bir dil konuşulmaya başlıyor. Sessizliğin dili bu. Şifacı kadının elleri sana dokunmadan baştan aşağı tarıyor bütün vücudunu. Sanki ellerinde de gözlerinde de derini, içte olanı okuma yeteneği var. Bir sandalyeye oturtuyorlar seni. Başını öne eğiyorsun. Hemen önünde bir ocak yanıyor. Ocağın üstündeki kapta sarımsı bir madde köpüre köpüre yanıyor. Senin başına bir örtü geçiriyorlar. Ocaktaki kaptan gelen kokulu sıcak buhar burnundan içeriye sızıyor, mecbur soluyorsun. Bu koku bütün vücudunu dolaşıyor ve kaynağa ulaşıyor. Birden ağzından sayısız kurtçuk dökülüyor. Boğazını düğümleyen bilmem kaçıncı kurtçuktan sonra rahat bir nefes alıyorsun. Nefessizlikten öleceğini sanıyorsun ve korkuyorsun. Bu bir arınma ritüeli idi. İçindeki fazlalıklardan kurtulmuştun. Yeniden nefes almaya başlamıştın.
Bugünlerde yine nefessiz kaldın.Yine boğazını söküp atasın var ama bu sefer farklı nedenlerin var. Neden sürekli boğazınla imtihana giriyorsun? Konuşmadığın her şey boğazında ağır bir düğüm olarak katmanlaşıp kalıyor. İster bağır ister kız ama sessiz kalma. Artık o küçük kız çocuğu yok, kırkını geçmiş koca bir kadınsın sen. O küçük çocuğun kavuştuğu şifayı arıyorsun. Arama! Artık ne şifacı var ne de şifa. Artık ellerini halka şekline dönüştürünce kaçan kötülükler fikri uzak sana. Kanat içindekileri, yol ver büyümek isteyen fidana, bahanelerini rüzgârda savur, geriye ne kalırsa kabulün olsun. İçindeki soruları büyüt, cevaplarını okşa. Kilitleri kır, evinin kapılarını aç. Derin bir nefes al, sırtını yasla hayata!